Cem Alevilerin toplu halde ettikleri ibadetin adıdır.
Kavram olarak Cem Arapça bir kelime olup toplanma, birikme, bir araya gelme manasına gelmektedir.
Cem'in kaynağı Kırklar Cem'idir.
Cem ibadetini diğer inançlardaki ibadetlerden farklı kılan en önemli unsur; Cem de bulunanların ayni zamanda toplumda hesap vermekle yükümlü olmalarıdır. Cem de bulunalar bir birlerinden Razı Olmak zorundalar.
Cem de bulunan bir kişi başka bir kişiye dargınsa, bu iki kişinin dargınlıkları giderilmeden, barışmaları sağlanmadan Cem'e başlanmaz.
Alevilerin toplu anlamda temel ibadeti olan Cem, bir DEDE´nin gözetiminde, önderliğinde yerine getirilir.
Cem ibadetine katil, hırsız, yolsuz, düşkün kimseler giremez.
Cem ibadetini kısa bir şekilde tanımlamak mümkün değil. Bu anlamda Cem'in ne olduğunu ve nasıl uygulandığını tam manasıyla kavramak için en yakındaki Cem evine gidip bilgilenmek gerekiyor.
Dedelik nedir, Dedenin görevleri nelerdir.?
Dede, Alevi toplumunun inançsal önderidir. Dedelik ise kendine has bir is yapısı/hiyerarşisi bulunan bir kurumdur.
Her Alevinin bir dedesi vardır. Her dedenin de bir dedesi (mürşidi) vardır.
Talibin davranışlarından (inanç anlamında) dede sorumludur.
Dede talipleri eğiten, yol gösterendir.
Dede taliplerin bütün düşünsel, manevi sorunlarına çözüm, sorularına cevap getiren kişidir.
Dedelik kurumunun kendisine özgü bir yapılanması var. Bu yapılanma (mürşit-rehber bağlamında) gereği her dede ayni zamanda başka bir dedenin talibidir. Nasıl ki talip bir yanlışa düştüğünde yada hata yaptığında dedesine sığınıyorsa, ayni şekilde dede de talibi olduğu dedesine (mürşidine) sığınıyor. Böylece mükemmel bir denetim mekanizması kurulmuş oluyor. Bu mekanizma halkalar misali bir birine bağlı. Yani bir dedenin görevini layıkıyla yapıp yapmadığını mürşidi tarafından denetlenir.
Herkes Dede olabilir mi?
Dedelik kurumu asırlardan beri var olmuş bir kurumdur. Çok zorlu koşullarda ağır baskılar görmüştür dedeler. Buna rağmen Alevi inancını bu güne değin gelmesini sağlamışlardır. Bu misyonlarını geliştirerek günümüzde de sürdürmekle yükümlüdürler.
Gelelim cevaba: İsteyen herkes dede olamaz. Öz manasıyla dede olmak için Evladı Resul olmak gerekiyor. Yani soyunun Hz. Muhammed ve Hz. Ali´den olması gerekiyor. Ancak hemen belirtelim ki Alevi inancında Yol, yolu kuranında üstündedir. Eğer bir bölgede Evladı Resulden bir dede yoksa ve durum zamanla Yolun bozulmasına sebebiyet verecekse durum değişiyor. Bu manada gerekli bilgi birikimine, yolun edebine, ahlakına uygun olan bir kişi Dergah´tan icazet almak şartıyla dedelik yapabilir. Nitekim tarihte böylesi durumlar çok olmuştur. Evladı Resulden olmayan bir çok kişi Dergahtan gerekli eğitimi aldıktan sonra dedelik yapabilmişlerdir.
On İki Hizmet nedir?
On İki Hizmet, Cem ibadeti sırasında görevli on iki kişinin yerine getirdiği hizmetin adıdır. On İki Hizmet olmazsa Cem de olmaz.
Cem de On İki Hizmet sahipleri tarafından yerine getirilen On İki Hizmet, sembolik olarak algılansa da özde çok derin manalara ve gerçeklere işaret ediyor. Dolayısıyla On İki Hizmet çok önemlidir. On İki Hizmeti biçimsel bazı kurallar algılamamak gerekiyor. Sembolize ettiği hizmetlerin derin felsefi, toplumsal, inançsal boyutları vardır.
On İki Hizmetin dağılımı su şekildedir:
1. Dede(Mürşid)
2. Rehber
3. Gözcü
4. Çerağcı(Delilci)
5. Zakir(Aşık)
6. Ferraş(Süpürgeci)
7. Sakka(İbriktar)
8. Kurbancı(Sofracı)
9. Pervane
10. Peyik(Davetçi)
11. İznikçi(Meydancı)
12. Bekçi
Aleviler domuz eti yerler mi?
Aleviler zorunlu koşullar dışında domuz eti yemezler. Bu zorunlu koşullarında neler olduğu biliniyor. Bazı Alevi inançlı kimselerin domuz eti ve domuz etinden üretilen mamulleri yemeleri Alevi inancının domuz etinin yenilmesini meşru kıldığı anlamına gelmez.
İnsan-ı Kamil kime denilir?
Dört Kapı Kırk Makam da sonuncu kapı olan Hakikat kapısına ulaşmış ve böylece Hakikati kavramı olan insana İnsan-ı Kamil denilir.
Bir insanin manevi anlamda ulaşabileceği en üst boyut İnsan-ı Kamil´lik boyutudur. İnsanin gerçek manada insan olduğu, Hakikat sırrına ulaştığı, canlı cansız her şeyin gizemine vakıf olduğu aşamadır İnsan-ı Kamil´lik. İnsan, aşama aşama giderek ve bütün kapılara ve makamlara ulaşarak İnsan-ı Kamil olur.
Alevi-Sünni kardeşliği nasıl gelişir?
Alevi-Sünni kardeşliği gereklidir, mümkündür. Hatta Alevi-Sünni kardeşliğinin şahsında diğer inançlardan insanlarla da kardeşlik, bir arada, eşit ve özgür bir şekilde yasamak gereklidir ve bu mümkündür de.
Alevi-Sünni kardeşliğinin gerçekleşmesi, kalıcı olması için en önemli nokta; Alevi inanç gerçekliğinin kabul edilmesidir. Hiç bir gerekçenin arkasına saklanmadan Alevi toplumun tarihten günümüze kadar getirdiği inancını, felsefesini, kültürünü, yasam biçimini kabul etmektir. Alevi toplumunun farklılığını ret etmek, yok saymak, asimle etmeye çalışmak yerine kabul etmektir. İnsani olan, doğru olan, kardeşliği oluşturacak/geliştirecek olan böylesi bir yaklaşımdır. Eğer böylesi bir yaklaşım esas alınmazsa kardeşlik oluşmaz. Alevileri kendilerine benzetmeye, asimle etmeye, dışlamaya, yok saymaya devam ederlerse kardeşlik oluşmaz..
Alevi toplumu inancı uğruna çok bedeller ödemiş/ödeyen bir toplumdur. İnancının kabul edilmesini talep etmek, eşitliği talep etmek Alevi toplumunun hakkidir. Eşitlik olmadan, karşılıklı hoşgörü, saygı olmadan kardeşlik gelişmez. Bu, kardeşliğin doğasına aykırı bir durumdur.
Alevi toplumu kardeşliğe hazırdır ve bunu pratik olarak da diğer inançlara ve mensuplarına saygı temelinde ortaya koymuştur.
Erenler kimlerdir ve Eren kime denir?
Eren, kendini Hak yoluna adayan ve bu yolda bir çok makamı aşarak bazı sırlara vakıf olan kimseye denir. Erenler Hak sırına vakıf olmuş, İnsan.ı Kamil mertebesine ulaşmış kişilerdir. Ancak günlük dilde Erenler kavramı karşıdaki kişiyi yüceltmek, dikkat çekmek, kırıcı olmadan uyarmak içinde kullanılıyor. Yine bilge, olgun, alim, inançlı kimselere de deniliyor.
Enel Hak ne anlama geliyor?
Enel Hak kavramını ilk olarak Hallacı Mansur kullanmıştır ve bu kavramı sık sık tekrarladığı için çok ağır işkenceler altında katledilmiştir.
Enel Hak kavramı Arapça olup kelime manasıyla “ben Hakkım, hakikatım, gerçeğim” anlamına geliyor. Enel Hak; Hakla Hak olmak, insanin kendisini aşması ve Hakka yakınlaşması, Hakkla bütünleşmesidir. Bu manada inancı bir şekiller, biçimler, dogmalar bütünü olarak algılayanlar Enel Hak kavramını da farklı algılamış ve yorumlamışlardır. Hallacı Mansur ve daha sonraları Seyyid Nesimi'nin şahsında dile getirilen bu anlayışın yeteri kadar anlaşılmadığı ve taşıdığı felsefi derinliğin -biçimsel boyutuyla da olsa- onu sahiplenenler tarafından dahi doğru bir şekilde alglanmadığını görüyoruz. Hallacı Mansur ve Seyyid Nesimi'yi katledenlerin Enel Hak'kı anlamamalarını ve düşmanlıklarının sebebi bir noktada anlaşılır bir durumdur. Ancak Hallacı Mansur'u sahipleniyor görünenlerinde Enel Hak'kı yeterince algılamadıklarını görmek kabul edilmemesi gereken bir durumdur. Umulur ki Hallacı Mansur ve Seyyid Nesimi'nin yolunu sürdürüyor iddiasında olanlar Enel Hak'kın bilincine varırlar.
Aleviler tavşan eti yerler mi?
Aleviler tavsan eti yemezler. Bunun bir çok sebebi var. Ancak asıl sebep; tavşanın adet görmesi ve etinin çok kanlı olup sağlıksız olmasıdır. Ayrıca tavşan fizyolojik ve biyolojik yapısıyla da ilginçlikler taşıyan bir hayvandır. Tavşanın kafası kedi kafasına, kulakları eşek kulaklarına, arka ayakları köpek ayaklarına, ön ayakları kedi ayaklarına ve kuyruğu domuz kuyruğuna benzemektedir. Yine tavşan kedi ile çiftleşmektedir. Bunca sağlıklı ve yenilmesinde sakınca olmayan hayvan (koyun, keçi sığır vb.) varken Alevilere “neden tavşan yemiyorsunuz” diye sorular sormak düşündürücü olmanın ötesinde art niyetlilikten başka bir şey değildir.
Duaz nedir? Deyiş nedir?
Duaz, Duazdeh'in kısaltılmış halidir. Duazdeh Farsça olup on iki (12) anlamına gelmektedir.
Duaz, cem ayinlerinde söylenen ve On İki Imamlarin adlarının geçtiği deyişlerdir. Bu deyişlerde Ayrıca On İki Imamlarin yani sıra basta Hz. Peygamber ve Hacı Bektaş Veli olmak üzere Alevi ulularinin adları gecmektedir.
Duaz icin “deyişler”lerdir tanımını yaptık. Anlaşılır olması için böyle bir tanım uygundur. Ancak duaz bir nevi dua olarak da algılana bilinir.
Şüphesiz Alevilik ve Aleviler hakkında biraz bilgi sahibi olan kişiler için duaz'in, nefes'in, türkü'nün, deyiş'in farklı anlamlara sahip olduğu açikardır. Fakat günümüz gerçekliği doğrultusunda genel bir tanım olması ve bu tanımın yaygınlaşıp kabul görmesi için Deyiş tanımı en uygun olanıdır. Deyiş; Aleviliği çağrıştıran her melodinin adıdır. Türkü, nefes, duaz bunlar da alt adlardır. Yoz ve yobaz üretimden farklı olunduğunun anlaşılması için Deyiş en uygun tanımlımadır.
Mersiye nedir?
Mersiye, Kerbela vakasını işleyen, Ehlibeyte ve On İki İmamlara bağlılığı, sevgiyi dile getiren bir şiir türüdür. Özelikle Muharrem Ay'ı boyunca söylenen ve Ehlibeyt taraftarlarının olduğu her coğrafyada ve her dilde söylenen ağıtlar bütünüdür mersiyeler. Mersiyelerde zalim olana, haksız olana bir öfke var. Yine mazlum olana, haklı olana bir sevgi ve sempati var. Mersiyeleri salt ağıt boyutuyla algılamak eksiklik olur. Mersiyeler bu noktada bilinç taşımasıdır. Aynı zamanda ne kadar da zaman geçmiş olursa olsun iyinin unutulmayacağının ve kötünün, zalimin her daim lanetleneceğinin göstergeleridir. Edebi açıdan, Ehlibeyte bağlı olanlar için bir edebi zenginliktir.
Düşkünlük nedir?
Düşkünlük bir ceza sistemidir. Alevi toplumunun bunca ağır baskı koşullarına rağmen, birliğini koruyarak bu günlere gelmesinde işlevi göz ardı edilemeyecek bir sistemdir.
Cem ibadeti, bilinen klasik ibadet anlayışlarından farklı bir ibadettir. İbadetle beraber toplumsal meselelerinde çözüme kavuştuğu bir, bir araya gelinmedir.
Cem de insan sadece Allah'a ibadet etmekle kalmayıp topluma da hesap vermekle yükümlüdür. Bu anlamda da Alevi inancı diğer bütün inançlardan önemli farklılıklar taşıyor.
Egemen olanların mahkemelerine gitmeyen Aleviler kendi yargı sistemlerini geliştirdiler. Düşkünlükte bu sistemin önemli ayaklarından birisidir. Öyle ya da böyle bir kişi suç işlemişse bu kişi Dede'nin denetiminde yargılanır. Cem de gerçeklesen bu yargılamaya Cem de bulunan herkes oyları, görüşleri ile katılırlar ve böylece ortak bir karara varılır. Halkın direkt katılımıyla gerçekleşen bir “Halk Mahkemesi”dir bu. Suçun ağırlığına göre bir ceza verilir. Düşkünlük, verilen cezalarin en büyüklerinden birisidir. Düşkün olan kimse toplumdan dışlanır. Düşkünlüğü ve dışlanma süresini halk ortak bir karar ile aldığında Alevi toplumunda suç oranı minimum düzeyde kalmıştır. Toplumdan tecrit edilip dışlanmak çok büyük bir ceza olduğundan, o kişiyi başka toplumlarda içine almazlar. Böylece bir çok suç, daha işlenmeden önüne geçilmiş olur.
Düşkünlük kavramı günümüzde daha çok çıkarcı ve ahlaksız kimseler için kullanılan genel bir kavram şeklini almıştır. Ancak düşkünlüğün çıkış noktası ve asıl anlamı yukarı da izah etmeye çalıştığımız çerçevededir.
Muhabbet Cem'i nedir?
Muhabbet Cem'inin önemi, işlevi günümüzde çok artmıştır. Öz itibariyle Muhabbet Cemlerinin asıl işlevi genç insanları Görgü Cem'ine hazırlamaktır. Günümüzde ise Muhabbet Cemlerinin işlevi çok daha büyüktür. Her tür yozluğun dayatıldığı, değerlerin anlamsızlaştırıldığı, ilişkilerin çıkar çelişkisi etrafında şekillendiği günümüzde Muhabbet Cemleri adeta bir insani olana dönüş programıdır.
Adından da anlaşılacağı gibi Muhabbet Cemleri, muhabbetin olduğu, insani duyarlılığın olduğu, yaşamın anlam ve değer kazandığı bir nurani iklim ortamıdır. Bu atmosferdeki enerji his edilir olmaktan çıkıp insanı başka boyuta, başka alemlere götürür. Götürür ve tekrar özünü bulan insanı sağlamlaştırmış olarak geri getirir. İnsanın en çok da ihtiyaç duyduğu bu değil mi? Yani insan sadece fiziki görüntüsüyle değil, ruhuyla, duygularıyla, düşünceleriyle... yani bir bütün halinde insan olmalıdır.
İnsani olan ne varsa kirletiliyor, anlamsızlaştırılıyor. Sürekli yapay mutluluklar, güdülerin doymak bilmez dürtüleri pompalanıyor. Böylesi koşulların hakim olduğu bir ortamda insani olanın sağlam kalması mümkün değil. Sağlam olmak isteyen ve hayatı anlamlandırmak isteyenlerin sığınağı Muhabbet Cemleridir. Bu muhabbetler bir başlangıçtır. Sonsuz, sınırsız lezzetler,manzaralar diyarına yolculuğun başlangıcı. Perşembe'yi cuma'ya bağlayan gece böylesi bir nurani atmosferin en ideal anıdır.
Zülfikar neyi sembolize ediyor?
Züfikar'in neyi sembolize ettiğine geçmeden önce Züfikar'in ne olduğunu açmamız gerekiyor. Zülfikar, Hz. Muhammed tarafından Hz. Ali'ye armağan edilen ucu çatal kılıcın adıdır. İnancımıza (Aleviliğe) göre Zülfikar savaş öncesi gökten inmiştir. Hz. Muhammed'de bu gökten inen kutsal kılıcı Hz. Ali'ye hediye etmiştir.
Zülfikar, asırlardır adaletin sembolü olarak işlevini sürdürmeye devam ediyor.
Zülfikar, Hz. Ali'nin kişiliğiyle bir bütünlük haline gelmiştir. Hz. Ali'yi Zülfikarsız düşünmek mümkün değildir.
Zülfikar'ı salt bir savaş aracı olarak görmemek gerekiyor. Zülfikar, gerçek adaletin, hakkaniyetin, doğruluğun, mertliğin sembolidir.
Günümüzde Zülfikar Alevi olmayı (dışsal/zahiri anlamda da olsa) sembolize ediyor. Özelikle de Alevi gençliği Zülfikar'ı kolye şeklinde takıyor. Bu “Aleviyim” demenin, kimliğini Zülfikar'ın tarihsel misyonuyla açıklama biçimidir. Olmadık baskılara maruz kalan Alevinin kimliğini sembolize ediyor Zülfikar. Elbette boynuna her Zülfikar kolyesi takan kişi Alevi değildir. Alevi ise dahi bazıları Zülfikar'ın taşıdığı misyondan, Zülfikar da sembolleşen adalet anlayışından habersizdir. Bütün bunlara rağmen Zülfikar günümüzde Alevi kimliğini simgesel, biçimsel de olsa dışa yansıtıyor.